“Sanat” Fuarları Toplumsal Tehlike Saçıyor

“Sanat” Fuarları neden Toplumsal Tehlike Saçıyor?
Kapitalist sistem, birçok alanda olduğu gibi sanat alanında da nüfuzunu hissettirmekte ve gücünün yettiği her yere sızmaktadır. Sanat eğitimi almak için Güzel Sanatlar Fakültelerine giriş sınavlarına katılarak bu hakkı kazanmak gerekir. Bu durum, “sanat” kavramının hafife alınamayacak kadar derin, geniş ve sonsuz bir değeri olduğunu gösterir.
Günümüzde “sanat fuarı” adı altında düzenlenen etkinlikler, çoğu zaman organize edenlerin çıkarları doğrultusunda topluma yanlış ve yanıltıcı bir şekilde lanse edilmektedir. Kültür ve sanatın bu şekilde çarpıtılarak tanıtılması, bir ülkenin kültürel dokusuna zarar verdiği gibi, domino etkisiyle toplumsal çöküşlere de yol açabilir.
Sanat fuarlarının gerçek anlamda sanat değerini taşıyabilmesi için, mutlaka bir bilirkişi heyeti veya sanat tarihçilerinden/profesörlerden oluşan bir seçici kurul tarafından değerlendirilmesi gerekir. Avrupa’da, bir sanat fuarına katılabilmek için genellikle en az üç ayrı seçici kuruldan onay almak zorunludur. Buna ek olarak, bu süreç genellikle ilgili bakanlığın denetiminden de geçer.
Türkiye’de ise durum farklıdır. Sanat fuarlarında seçici bir kurul bulunmamakta; parası olan herkes katılımcı olarak kabul edilmekte ve afişlerde “sanatçı” unvanıyla tanıtılmaktadır. Bu sistem, bir günde “fırından taze çıkmış sanatçı”ların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Sanat hakkında derin bilgiye, yeteneğe veya yaratıcı birikime sahip olmayan bu kişileri kolayca tanıyabilirsiniz: Sorular karşısında kaçamak cevaplar verir, söyleşi yapmaktan kaçınırlar ve genellikle derinlemesine bir sanat anlayışı sunamazlar.
Türkiye’deki pek çok alanda olduğu gibi, sanat fuarlarında da sorumluların eksikliği dikkat çeker. Bir sorun ortaya çıktığında, bu sorun top gibi birbirlerine atılır ve genellikle suç ortaklığı şeklinde bir sistem kurulur. İzleyiciler ise bu karmaşayı takip edemedikleri veya etmek istemedikleri için, ticari gruplar bu boşluktan faydalanır. Fuar alanı, Galerilere yer kiralayarak Sanatçılar için bir platform sağlar. Galeriler ise bu alanlarda temsil ettikleri sanatçıların eserlerini sergiler. Maalesef, Galeriler çoğu zaman yetkisiz ve bilgisiz kalmakta; bu nedenle sanat yerine durumu ticari bir açıdan değerlendirmektedirler.
Peki, “sanat” fuarlarında gerçek sanat yok mudur? Elbette vardır. Ancak, bunu tespit edecek veya onaylayacak yetkili bir mekanizma bulunmamaktadır. Eleştirmenler ve profesörler ise bu fuar alanlarında pek hoş karşılanmazlar; çünkü sanata katkı sunmak adına ticari düzene müdahale etme potansiyelleri, bu gruplar tarafından tehdit olarak algılanır.
Bu sisteme tepki gösterip katılmayan gerçek sanatçılar olduğu gibi, katılıp kendi çıkarları için bu yıkıma destek veren “sanatçılar” da bulunmaktadır. Gerçek sanatçılar, sanatın özüne sadık kalarak bu çarpık düzeni reddederken, bazıları da bu ticari sistemden fayda sağlamak için içinde yer almakta ve böylece sanatın kirlenmesine katkıda bulunmaktadır. Bu iki yaklaşım, sanatın geleceği açısından büyük bir tezat oluşturmaktadır.
Her isteyen ya da maddi gücü yeten kişi galeri açmamalı, aynı şekilde her isteyen küratörlük yapmamalıdır. Galerilerin açılması ve küratörlerin görev alması, belirli yeterliliklerin sağlandığı ve ilgili yetkilerin alındığı bir süreç sonucunda mümkün olmalıdır. Bu tür koşullar, sanat alanında kaliteyi ve profesyonelliği koruyarak, hem galerilerin hem de küratörlerin sadece ticari amaçlarla değil, sanata gerçek anlamda hizmet eden bir anlayışla faaliyet göstermesini sağlar.
Sonuç olarak, toplumsal bilgisizlik ve bu boşlukları ticari kazanç uğruna kullanan sanat fuarları, ülkenin kültür ve sanat alanına ağır darbeler vurarak ciddi tehlikeler yaratmaktadır. Gerçek sanatın varlığı ancak dürüst bir seçici kurul, güçlü bir denetim mekanizması ve toplumun bilinçlenmesiyle korunabilir.
Tanınan/Sunulan kişiler nasıl ortaya çıkar?
İnsana önce çocuk yaşta kitap okunur; ardından, alfabeyi öğrenir ve kendi kendine okumaya, yazmaya başlar. Ancak, okuduğunun üzerine düşünmesi ve anlaması zaman alır; bu beceri, hayatın ona kattığı deneyimlerle yavaş yavaş gelişir.
Ancak görsel sanat, hâlâ birinin ona ‘okumasında’ kalmıştır. Bir heykelin sessiz duruşunu, bir tablonun renklerindeki hikâyeyi ya da bir çizginin anlamını çözmek için çoğu zaman bir rehber gerekir. Sanat, sadece gözle değil, ruhla okunmayı bekler. Tabi, bu dili okuyabilmek için önce onu üretebilen biri olmalıdır; çünkü sanatın özü, onu yaratan ellerde ve düşlerde şekillenir.
Spor dünyasında en başarılı sporcuların çoğu, yoksul ailelerden gelen bireylerdir. Zorluklarla yoğrulan yaşamları, azim ve kararlılıklarını besler. Öte yandan sanat dünyası, genellikle zengin ailelerin etkisi altında şekillenir. Ancak sanatı anlamak ve icra etmek için bir kişinin aydın ya da cahil olması fark etmez; sanat, eğitimin ötesinde bir ruh ve tutku meselesidir.
Sanat, çoğu zaman derinlemesine anlaşılması zor bir alan olarak kalır. Bunun yerine, altın tepside sunulan, kolayca tüketilebilen ve popüler kültür tarafından onaylanan eserler tanınır ve alkışlanır. Bu durum, yalnızca estetik algının yüzeyselliğinden değil, aynı zamanda toplumun sürü etkisiyle yönlendirilmesinden kaynaklanır. Gerçek sanat, kalabalığın değil, bireyin dikkatini ve sorgulamasını ister; bu da onu geniş kitleler için anlaşılmaz kılar. Ne var ki, sanatın gerçek değeri, alkışın büyüklüğünde değil, ruhu derinden etkileyebilmesindedir.
Bazı müzik türleri, özellikle arabesk gibi, işçi sınıfı, varoş ve eğitimsiz kesimlere doğrudan hitap eder. Bu tür müzikler, entelektüel bir analiz gerektirmez; dinleyici, sadece hisleriyle bağ kurar. Acının ve yaşam mücadelesinin melodilerle buluştuğu bu eserler, sanatçıyı yüceltirken dinleyeni de kendi duygusal dünyasında derin bir yolculuğa çıkarır.
Ancak müzikten farklı olarak, görsel sanatlar aynı kitleye hitap etse bile, anlaması çok daha zor bir alandır. Görsel sanatın dili, soyut imgelerle ve katmanlı anlamlarla örülüdür; bu da onu çoğu zaman anlaşılmaz kılar. Herkesin gördüğü bir eseri hissetmesi veya anlamlandırması aynı düzeyde mümkün olmaz, çünkü görsel sanat, bireyin zihinsel ve duygusal dünyasında daha karmaşık bir yankı bulur.

Sanatla hayat arasındaki köprüleri keşfetmek ve güncel olaylara estetik bir perspektiften bakmak isteyen herkesi bu sayfaya davet ediyoruz. Gündemi birlikte şekillendirelim, anlamlandıralım ve paylaşalım. Bunun için sizleri Forum Sayfasına Davet ediyoruz.